New York’da Gezilecek Yerler Listesi

5 years ago written by

Hollandalılar tarafından “New Amsterdam” adıyla koloni yerleşimi olarak kurulan ve günümüzdeki adını Birleşik Krallık himayesine geçtikten sonra alan New York Amerika’nın kültürel ve ticari anlamda en önemli merkezlerinden biri konumunda bir cazibe merkezi.

Kentte öncelikli olarak gezmenizi tavsiye edeceğim turistik mekanların tamamına yakını Manhattan Adası’nda bulunuyor. Eğer New York Pass alırsanız, tüm bu mekanlara ücretsiz giriş yapabilir, ulaşım ve yeme-içme ihtiyaçlarınızı çok daha uygun fiyatlarla giderebilirsiniz. New York gezilecek yerler yazısı boyunca çok önemli bilgiler paylaşacağım ama öncesinde bunlara dikkat;

New York gezilecek yerler listenizi oluştururken kentin en önemli simgelerinden biri olan Özgürlük Heykeli‘ni ilk sıraya yazabilirsiniz.

Anıt statüsündeki heykel, Fransız heykeltıraş Frédéric Auguste Bartholdi tarafından tasarlanmış ve Gustave Eiffel gözetiminde 1884-1886 yılları arasında inşa edilmiş. Roma özgürlük tanrıçası Libertas’ı tasvir eden heykelin yapımında bakır malzeme kullanılmış. Eserin taç kısmındaki uçlar 7 kıtayı ve 7 denizi temsil ediyor. Sol elindeki kitabede ise Roma rakamlarıyla Bağımsızlık Bildirgesi’nin okunduğu tarih yazıyor.

ABD’nin kuruluşunun yüzüncü yılı şerefine Fransız halkı tarafından hediye edilen heykele ulaştığınızda giriş kısmındaki bölümü ücretsiz ziyaret edebilirsiniz. Daha sonrasında ise taç kısmına çıkıp eşsiz güzellikteki manzarayı izleyebilirsiniz. Yalnız özellikle yaz aylarında heykele ilgi yoğun olduğundan, her iki bölümü de sorun yaşamadan ziyaret edebilmek için önceden rezervasyon yaptırmak gerekiyor.

Manhattan’a geri döndükten sonra şehirdeki gezintinize gösterişli Empire State Binası ile devam edebilirsiniz. İkonik yapının inşası, 1930-1931 yılları arasında gerçekleştirilmiş.

61 metrelik anten kulesi ise yapıya 1950 yılında eklenmiş. Bu sayede 443 metrelik yüksekliğe ulaşan 102 katlı Empire State, Dünya Ticaret Merkezi’nin açıldığı 1972 yılına kadar dünyanın en uzun binası olarak anılmış.

Beşinci Cadde’nin turistik açıdan ilgi odağı haline gelmesinde büyük payı bulunan binanın çarpıcı görünüme sahip Art Deco tarzı lobisinde, tarihi hakkında bilgiler sunan Dare To Dream sergisini ziyaret edebilirsiniz.

Bünyesinde mağaza ve restoranları barındıran gökdelenin sunduğu eşsiz manzaraya şahit olmak içinse 86. ve 102. katlardaki gözlem alanlarına çıkabilirsiniz. Akşam saatlerinde ise yapıyı rahat bir şekilde görebileceğiniz bir yere gidip ışık şovlarını fotoğraflayabilirsiniz.

Beşinci ve Altıncı caddeler arasındaki 22 dönümlük alanı kaplayan Rockefeller Center, tamamı ticari amaçlı 19 binadan oluşuyor. Ülkenin en zenginleri arasında sayılan Rockefeller Ailesi’nin adıyla anılan yapı grubuna bağlı ilk 14 bina, 1930-1938 yılları arasında Art Deco stilinde inşa edilmiş. 51. Cadde üzerindeki yapının inşası 1947’de tamamlanırken geri kalan 4 tanesinin yapım süreci 1960’lı yıllarda başlamış.

Mülkiyeti Thisman Speyer isimli emlak şirketine ait olan yapı grubunun 266 metre yüksekliğe sahip en uzun üyesi, günümüzde Top of the Rock deneyimini yaşamak isteyen gezginlerin ilgisini çekiyor.

70. kattaki seyir terasına çıkıp manzarayı izledikten sonra dilerseniz giriş katındaki alışverişmerkezinde sunulan cazip teklifleri değerlendirebilirsiniz. Eğer yıl sonuna doğru New York’a seyahat ederseniz, yapıyı ziyaretiniz sırasında buz pateni yapma ve kurulan dev yılbaşı ağacını görme fırsatı yakalayabilirsiniz

Brooklyn Köprüsü‘nün yapım süreci, Almanya’dan göç eden John Augustus Roebling’in ısrarlı çalışmaları sonucunda 1870 yılında başlamış.

Brooklyn ile Manhattan’ı birbirine bağlayan köprünün açılış töreni ise binlerce kişinin katılımı ile 1883’te yapılmış. Kablo bağlantılı ve hidrolik sisteme sahip 1,8 kilometre uzunluğundaki köprünün alt katı, motorlu taşıtların geçişi için kullanılıyor. Yapının üst katında ise yalnızca bisikletçilerin ve yayaların geçişine izin veriliyor.

Yapım masraflarının karşılaması için Manhattan tarafındaki ayağın alt kısmında yer alan bölümleri şarap mahzeni olarak kiraya verilen köprü, sunduğu kent manzarası nedeniyle günün her saati yoğun ilgi görüyor. Etkileyici tasarımı nedeniyle sık sık film ve dizi çekimlerine sahne olan yapının üst katında durup bol bol fotoğraf çekebilirsiniz.

Renkli atmosferi ile günümüzde gezginlerin New York gezilecek yerler listelerinin değişilmez parçalarından biri olan Times Meydanı, eğlenmek ve konaklamak için gezginlerin şehirde ilk tercih ettikleri bölgeler arasında sayılıyor.

Yıl boyunca konserlere ve çeşitli kültürel etkinliklere sahne olan meydanda dilerseniz kırmızı merdivenlere oturup fotoğraf çektirebilir veya çevreyi gözlemleyebilirsiniz. Yılbaşında ise geleneksel kutlamalara katılıp Times’ın en görkemli haline kendi gözlerinizle şahit olabilirsiniz.

New York tatiliniz sırasında kentin yoğunluğundan uzaklaşıp dinlenmek istediğinizde, 843 dönümlük alana sahip Central Park‘a gidebilirsiniz.

Aslında park, 778 dönümlük alan üzerine 1857 yılında kurulmuş. Yeşil alanın günümüzdeki büyüklüğüne ulaşmasını sağlayan genişletme çalışmaları ise Frederick Law Olmsted ve Calvert Vaux’un tasarımlarına bağlı kalınarak 1858-1873 yılları arasında gerçekleştirilmiş. Park içerisinde 120 farklı bitki türü ve 26 binin üzerinde ağaç bulunuyor. Yeşil alan ayrıca 130 hayvan türüne ev sahipliği yapıyor.

Manhattan’a canlılık katan parkı, spor yapmak için de ziyaret edebilirsiniz. İçerisinde 21 oyun alanı, 51 heykel ve 36 köprü bulunan yeşil alanı gezmek için dilerseniz yürüyebilir ya da bisiklet kiralayabilirsiniz. Hatta tek başınıza dolaşmak sıkıcı gelirse rehberli turlara katılabilirsiniz.

Sık sık festivallerin düzenlendiği parkta kışın buz pateni pistinde kayabilir, yazınsa ana gölette yaban ördeklerinin arasında sandalla dolaşabilirsiniz.

Metropolitan Sanat Müzesi, diğer adıyla The Met, 1870 yılında kurulmuş. 1874’te inşa edilen ana binası da dahil olmak üzere 3 farklı lokasyonda faaliyet gösteren müzenin kalıcı koleksiyonunun büyük bölümü, Klasik Antik Dönem ve Eski Mısır eserlerinden oluşuyor.

Kültürel tesisin bünyesinde ayrıca Avrupalı ve Amerikalı sanatçıların ürettikleri çalışmalar ve modern sanat eserleri ile birlikte Afrika, Asya, Okyanusya’dan getirtilen örnekler sergileniyor.

Müzenin Beşinci Cadde üzerindeki ana binasına gidecek olursanız Bizans ve İslam coğrafyasında üretilmiş sanat eserlerini de inceleme fırsatı yakalayabilirsiniz. Her biri oldukça zengin müzikal alet, silah, kostüm, aksesuar ve zırh koleksiyonlarının sergilendiği müzenin Fort Tryon Park’ındaki “Manastır” isimli ek binasında Orta Çağ Avrupası’na ait sanatsal ve mimari parçalara yer veriliyor.

75.Cadde’deki Breuer‘de ise son iki yüzyıl içerisinde çeşitli sanatçılar tarafından yaratılan sıra dışı çalışmalar ziyaretçilerin beğenisine sunuluyor. New York halkı, 1900’lü yılların başında kentlerinin Amerika’nın yeni kültürel ve ticari başkenti olarak anılması nedeniyle mimari açıdan gösterişli yapılara sahip olmasını istemiş. Bu istek doğrultusunda gerçekleştirilen çalışmalardan Orta Manhattan’da 1871’de hizmete alınan tren istasyonu da nasibini almış.

1903’te görkemli bir binaya kavuştuktan sonra istasyon, Grand Central Terminali adıyla anılmaya başlanmış. Times Meydanı’ndan sonra kentte en fazla ziyaretçi çeken ikinci yer olma özelliğini taşına terminal binası, 1913 yılındaysa halkın kullanımına açılmış.

Terminal içerisinde ulaşıma ayrılmış alanlar dışında alışveriş yapabileceğiniz 65 mağaza ve yerel lezzetleri tadabileceğiniz 35 farklı yeme-içme mekânı bulunuyor. Yıl içerisinde gastronomi başta olmak üzere birçok farklı alanda etkinliklerin düzenlendiği tarihi yapıda en yoğun ilgiyi ise ana salonda bulunan ve dört yüze sahip opal saat çekiyor.

1869 yılında kurulan Amerikan Doğa Tarihi Müzesi, Theodore Roosevelt Parkı’nın içerisinde yer alan birbiriyle bağlantılı 28 binada ziyaretçilerini ağırlıyor.

Kültürel tesiste görevli bilim insanları; araştırma, eğitim ve sergi programları aracılığıyla farklı coğrafyalardaki kültürler, doğal çeşitlilik ve evren hakkında yeni keşifler yapma, bilgileri yorumlama ve yayma görevlerini üstleniyor. Bu doğrultuda oluşturulan 33 milyon parçalık zengin koleksiyon, dönüşümlü olarak 45 salonda ziyaretçilere sunuluyor.

New York, 3 büyük Çin Mahallesi’ne ev sahipliği yapıyor. Bu mahalleler arasında gezginler daha çok Manhattan’da bulunan yerleşimi New York gezilecek yerler listelerine dâhil ediyor.

Zengin yeme-içme, alışveriş olanaklarının yanı sıra eğlence açısından da konuklarına birçok seçenek sunması, kentin bu kesiminde kurulu Chinatown‘ın Brooklyn ve Queens’teki mahallelerden bir tık önde olmasını sağlıyor.

Amerika Birleşik Devletleri’ndeki en yoğun Çinli nüfusuna ev sahipliği yapan mahallede yerel halk hakkında yeni bilgiler kazanmanıza aracılık edecek kültürel tesisler bulunuyor. 1980’de kurulan Museum of Chinese in America bu konuda başı çekiyor.

Asya’ya özgü abur cuburlar ile aranız iyiyse veya bu sıra dışı lezzetleri ilk defa denemek isterseniz Aji Ichiban’a gitmenizi tavsiye ederim. Özgün mimarisiyle New York’un modern yapısına tezat oluşturan mahallenin sokaklarındaki alışveriş olanaklarını değerlendirirken yorulduğunuzu hissederseniz Columbus Park‘ta dinlenebilirsiniz.

Chinatown’dan ayrıldıktan sonra New York’un kültürel çeşitliliğe sahip olmasında payı olan bir başka yerleşimi yani Little Italy‘yi ziyaret edebilirsiniz.

Bir zamanlar Aşağı Manhattan Bölgesi’nde 50 blokluk alanı kaplayan İtalyan Mahallesi, günümüzde sadece 3 bloktan oluşuyor. Bölge, zaman içerisinde bir hayli küçülmüş olmasına rağmen konuklarına yeme-içme, alışveriş ve gezilecek yerler bakımından ilk günkü gibi zengin içerik sunuyor.

19. yüzyılın sonlarında kente göç etmeye başlayan İtalyanlar’ın kurduğu mahalle; bünyesinde Center for Italian Modern Art, Italian American Museum, St. Patrick’s Old Cathedral gibi görülmeye değer mekânları barındırıyor.

Acıktığınızda mahalledeki restoranlardan birine oturup İtalyan mutfağının özgün lezzetlerini tüketebilir, marketlerde ise bu yemeklere lezzet katan malzemeleri bulabilirsiniz. Hatta bölgeyi Eylül ayında ziyaret ederseniz San Gennaro Şöleni kapsamında düzenlenen etkinlikleri izleme olanağına kavuşabilirsiniz.

İspanya’nın Bilbao kentinde de bir şubesi bulunan Solomon R. Guggenheim Müzesi, ünlü iş insanının adını taşıyan vakıf tarafından 1939 yılında kurulmuş.

Kurulduğu dönemde farklı isme sahip olan ve kiralık bir binada faaliyetlerini sürdüren kültürel tesis, tasarımını Mimar Frank Lloyd Wright’ın yaptığı şimdiki yerine 1959’da taşınmış. 1952’deki vefatının ardından Solomon R. Guggenheim’ın adıyla anılmaya başlanan müzenin koleksiyonu İzlenimcilik, Art-İzlenimcilik, Erken Modern ve Çağdaş sanat akımlarına odaklanıyor.

İlk yıllarında sadece Guggenheim’a ait koleksiyonun sergilendiği müzede Miró, Picasso, Kandinsky gibi önemli isimler başta olmak üzere birçok ustanın imzasını taşıyan çalışmaları yakından inceleyebilirsiniz. Kültürel tesiste ayrıca yıl içerisinde ilginç ve yaratıcı eserleri kapsayan geçici sergiler de düzenleniyor.

Rockefeller Center’ın tam karşısında yer alan St. Patrick’s Cathedral, Calvary ve Grace kiliselerinde de imzası bulunan James Renwick Jr.’ın tasarımına bağlı kalınarak 1879’da inşa edilmiş.

Amerika Birleşik Devletleri’nin Neo-Gotik mimariye sahip en büyük katedrali olma özelliğini taşıyan dini yapı, 100 metreyi aşan uzunluktaki ikiz kuleleri ve bronz kapısının ardında barındırdığı mimari ayrıntılarla kente gelen gezginleri büyülüyor.

3700 adet işlemeli pencere ile aydınlatılan görkemli katedralin 4 ton ağırlığındaki kapısından içeriye girdiğinizde Michelangelo’nun yarattığı Pietá’nın bir kopyasını görebilirsiniz. Orijinalinin 3 katı büyüklüğünde olması eseri bir hayli ilgi çekici kılıyor.

Babe Ruth, Andy Warhol, Robert F. Kennedy için anma törenleri düzenlenen tarihi yapıda, Edward Egan ve John O’Connor adlı kardinaller ile birlikte iyiliksever yönüyle tanınan Pierre Toussáint’in mezarlarının bulunuyor.

Greenwich Village’daki Washington Square Park’tan başlayıp Harlem Nehri’ne kadar uzanan 5th Avenue, kültürel gezintilerden hoşlananlar kadar alışveriş tutkunlarına da hitap ediyor. Hatta birçok kaynakta, Manhattan sınırları içerisindeki en prestijli ve önemli cadde olarak gösterilen 5 numaralı bulvarda alışveriş yapmanın diğer pek çok şehirdekinden çok daha farklı bir deneyim yaşattığı belirtiliyor.

100 yılı aşkın süredir New York’ta modanın merkezi konumunda olan bulvarda Victoria’s Secret, Abercrombie & Fitch gibi büyük markaların yanı sıra üst düzey alışveriş olanakları ile dolu alışveriş merkezi Bergdorf Goodman faaliyet gösteriyor.

Bütçeniz yeterince genişse dilerseniz Louis Vuitton, Gucci, Dolce & Gabbana ve Henri Bendel’e ait mağazalarda sizleri bekleyen yeni kreasyonlara göz atabilirsiniz. H&M, Zara gibi daha uygun fiyatlı uluslararası markaların şubelerine de ev sahipliği yapan bulvarda teknoloji alışverişi için Apple’ın ikonik mağazasını tercih edebilirsiniz.

New York gezilecek yerler listenize ekleyebileceğiniz bir diğer mekansa Dünya Ticaret Merkezi’nin terör saldırısı sonucu yıkılan kulelerinin yerini alan National September 11 Memorial & Museum.

Anıt ve müze bölümü, hem 1993’teki bombalama olayı sırasında hayatını kaybeden 6 bireyi hem de 2011’de yaşamları son bulan 2977 kişiyi anmak amacıyla inşa edilmiş.

Michael Arad ve Peter Walker’ın tasarladığı anıt, her kenarı bir dönüme yakın uzunluğa sahip iki adet kare havuzdan oluşuyor. Havuzun kenarlarını kaplayan panellerde 1993 ve 2001’deki saldırılarda yaşamlarını yitirenlerin adları yazıyor. Müzede ise 11 Eylül 2001’deki acımasız saldırıya ilişkin görseller, arşiv belgeleri ve yıkılan kulelere ait anıtsal değere sahip parçalar sergileniyor.

Modern ve Çağdaş sanat anlayışlarına odaklanan ve bu yönüyle sanatseverlerin gözünde Metropolitan Sanat Müzesi‘ni tamamlayıcı rol oynayan MoMA, 1929 yılında kapılarını ziyaretçilerine açmış.

Long Island’daki Jackson Bulvarı’nda da bir şubesi bulunan Modern Sanat Müzesi’nde Vincent van Gogh, Salvador Dali, Piet Mondrian, Claude Monet ve Pablo Picasso gibi usta isimlerin çalışmalarını yakından görme fırsatı yakalayabilirsiniz. Müze bünyesinde ayrıca Modern ve Çağdaş sanat akımlarının tarihi ile ilgili önemli bilgiler edinebileceğiniz 300 bin kitabı barındıran bir kütüphane faaliyet gösteriyor.

New York’ta tatil yaparken rahatlamak ve dinlenmek için uğrayabileceğiniz diğer popüler yeşil alansa Bryant Park. New York Halk Kütüphanesi’nin merkez şubesine ev sahipliği yapan yeşil alan, 1847 yılında kurulmuş.

O zamanlar adı “Su Deposu Meydanı” olan parka New York Post gazetesinin editörü William Cullen Bryant’ı onurlandırmak için günümüzde de kullanılan ismi verilmiş.

Geniş çim alanları ve huzur dolu ortamı nedeniyle yerel halkın sıkça tercih ettikleri kaçış alanlarından biri olan parkı ziyaretiniz sırasında Josephine Shaw Lowell Anı Çeşmesi gibi etkileyici mimariye sahip sanat eserlerini görebilirsiniz. Hafta içi yerel müzisyenlerin sergiledikleri canlı performanslarla atmosferini renklendirdikleri parkta kışın Winter Village adlı bölüme giderseniz buz pateni yapma imkanına sahip olabilirsiniz.

South of Houston Street” ya da kısaltılmış adıyla SoHo, koloni döneminde Manhattan Adası’nda Siyahlar’ın özgürce yaşayabildikleri ilk bölgeymiş.

19. yüzyıldan itibaren günümüzde popüler bir yer haline gelmesine olanak tanıyan özgün mimariye sahip yapılarına kavuşmaya başlayan bölge, 1960’ların başında sinema oyuncularının ve sanatçıların ikamet ettikleri cazibe merkezine dönüşmüş.

Kentin en çok ilgi çeken yerleşim bölgeleri arasında sayılan SoHo’daki gezintinize tiyatronun merkezi Broadway’den başlayabilirsiniz. Yangın Müzesi‘ni ve Çizim Merkezi‘ni ziyaret ettikten sonra şık mağazalara girip alışveriş yapabilirsiniz. Günü keyifli bir şekilde sonlandırmak isterseniz rotanızı James Hotel’in çatı katında bulunan bara doğru çevirebilirsiniz.

Aşağı Manhattan’da yeniden inşa edilen Dünya Ticaret Merkezi‘nin ana binası konumundaki One World Trade Center, terör saldırısı sonucu yıkılan gökdelenlerin bulunduğu alanın kuzeybatı köşesinde yükseliyor.

Burj Khalifa ve Willis Tower gibi prestijli projeleri hayata geçiren David Childs’ın tasarımını yaptığı 104 katlı bina, 541 metrelik yüksekliğe sahip. Bu yükseklik Özgürlük Kulesi’nin ülkenin en yüksek yapısı olarak anılmasını sağlarken, fit ölçü birimine çevrildiğinde Bağımsızlık Bildirisi’nin okunduğu seneye denk geliyor.

Yapımı 2006-2013 yılları arasında tamamlanan tasarım harikası gökdeleni ziyaretinizde yaşadığınız şehrin hikayesini multimedya gösterim üzerinden öğrenebilirsiniz. Aynı alanda yapının inşa süreci ve New York’un üzerine kurulduğu kaya tabakası hakkında da bilgi alabileceğiniz bölümler bulunuyor. Yapıdaki en keyifli deneyimi ise 102. kattaki gözlem alanına çıkarak yaşayabilirsiniz.

SoHo ile ilgili detayları anlatırken adını andığım Broadway‘e renkli tarihi ve çevresindeki salonlarda sergilenen etkileyici performanslar nedeniyle New York gezilecek yerler listesinde ayrı bir parantez açmak istiyorum.

İlk sahnenin 1840’lı yıllarda kurulduğu cadde, Londra’daki West End ile birlikte dünyanın İngilizce konuşulan ülkelerinde ticari tiyatronun geldiği en yüksek seviyeyi temsil ediyor.

Tiyatro Bölgesi‘nin en görkemli kısmını oluşturan Broadway’de ağırlıklı olarak müzikaller sahneleniyor. Tarihi tiyatro salonlarının kimisi yeni performanslara ev sahipliği yaparken, bazıları uzun soluklu çalışmalar ya da etkileyici dramalar ile izleyiciyi kendisine çekiyor.

New York konaklama konusunda maalesef biraz fazlaca araştırma yapılması gereken bir yer çünkü şehirdeki otel fiyatları Amerika Birleşik Devletleri’ndeki diğer yerlere nazaran biraz daha yüksek. Tabi bunda New York’un dünyaca ünlü, büyük bir metropol olmasının payı hayli fazla.

Article Categories:
Yerler

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *